Psikiyatri kombine bir tedavidir, psikiyatrik tedavilerde önemli yer tutan psikoterapinin 'yaşam koçluğu' ya da 'dost sohbeti' değildir. Bir psikoloğun danışanını sadece dinlemez, aynı zamanda kişiyi tahlil eder. Bir psikoloğun danışanına doğru yolu göstererek 'Şunu yapman lazım' diye 'hap bilgi' vermez, psikoterapinin amacı bireylerin kendilerini daha iyi tanıyıp, daha iyi analiz etmeleri ve doğru kararları verebilecek psikolojik zemine oturtmalarını sağlamaktır. Psikoterapinin tedavi amaçlı işbirliği ve iletişim sürecidir ve bir 'yaşam koçluğu' gibi algılanmaması gerektir. Psikoterapiye gelen bireylerin ilk anda biraz tedirgin ve ölçülüdürler ve karşılarındaki psikoloğu tanımaya çalışırlar. Psikoloğun konuyla alakalı oluşunun ve yardım etme isteğinin farkına vardıkları zaman bireyin kendini açar ve tedavi aslında oradan sonra başlar. Özellikle kadınlar sorunu paylaşıp anlatabiliyorken; erkekler kadınlara göre bir tık geridedir. Bunun nedenine de bakıldığında genelde sosyolojik süreçler devreye giriyor. Hele de karşısındaki bir erkek psikolog ise hemcinsine sorununu anlatma konusunda biraz daha tutuk olabiliyorlar. Ancak bu durum da empati ile aşılabilmektedir. Bir psikolog empati yapmak zorundadır. ancak empatiyi sempatiye karıştırmamak gerekir. Psikolog tamamen profesyonel bir yaklaşımla o hastanın içinde bulunduğu duygu durumunu, şartları hissederse ona destek verebilir. Ama bunu kendi içinde yaşamaması, sempatiye dönüştürmemesi gerekiyor.

Bir terapi seansı 50 dakikadır ve bireyin rahatsızlığına göre minimum 8 ile 10 seans uygulanır. Bu sürenin sonunda olumlu döngüler alınmış olur. Tabi ki rahatsızlığın durumuna göre değişmekle beraber birçok ruhsal rahatsızlıkta da ilaç tedavisi ve TMS Tedavisi ile de desteklendiğinde fayda oranı çok daha fazla yükselmektedir. Özellikle yapılan araştırmalar göstermektedir ki özellikle Depresyon, OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk), Panik Atak ve Bağımlılık tedavilerinde psikoterapi ve TMS Tedavisi birlikte alındığında semptomların düşüş oranı anlamlı olarak artmıştır.